6 Nisan 2012 Cuma

Yazmak vakti...



ACELEM YOK
Israrlı bir yolcuyum
yüreğimde kalkmamış kaç tren
kaç kapanmamış yara
düşlerimin sabrıyla çiçeklediğim
bir bulut daha gitti
sevgimin ışığı söndü derken
açıldı gökyüzü
ürperdiğim geceler,fesleğen kokuyor
çoğalıyor bir insan...

bir insanın sarkacında ,bir insan
gölgelenmiş bir anın gül fısıltısında...




      Herşeyi serçenin gözünden görüp,herşeyi serçe parmağımla öldürdüm artık.Yazmak vakti..
Yazmak kendini söylemek olsun,söylemediklerini yok etsin.Yazılarım arada bir yol bularak yok ettiklerinin
bir bölüğünü sezdirebilir.Sezdirdikleri 'var' değildir,ama 'yok' da değildir.Yazılarımın alacakaranlığında çok üretici olabileceğimi düşünmekteyim.Yazarak ruhumuzu sahiplenebiliriz.Beynimin öğrendikleriyle,ruhumun öğrendikleri çatışmaya başladığında yazmak ilaç gibi...Yaşam korkuyla yönetilse de yazmak yaşam gibi bir serüven.Korkularla yaşamın sınırlandırılması yerine sevgi ile özgürleştirsek ,evetleri çoğaltsak Yazılarımız gerçek
olsun,gerçek çok basit algılanabilir aslında...Ancak basit algılanabilenler sahte hükmüyle yargılanabiliyorlar.İnsanların varoluş nedenlerine saldırdığınız zaman yok sayılırsınız,yazarken de yok olabiliriz.Ama yok sayılmayı göze almak cesareti bulabiliriz de ...